29 Ağustos 2016 Pazartesi

Mavi Karanlık

Ligin ilk maçında, ıssız tribünler önünde dahi olsa Fenerbahçe'nin Kayserispor'u yenmesinden daha doğal ne olabilirdi ? Belki Robin v.Persie bu maçta  beklenen gollerinden bir kaçını atacaktı, kalecinin uçup da kurtaramayacağı, direk dibine giden goller. Belki de Emenike'yi iki kişi yıkamayacak, golden sonra taklalar atacaktı. Stoch iki kişiden minik adımlar ile sıyrılıp okul açıktaki örümceklerin korkulu rüyası olacaktı. Olmadı.

Fenerbahçe defans hattında üç değişlik yapmasının bedelini bu maçta pahallı ödedi. Duran top savunmasında Mehmet Topal'ın olmamasını da.

Maça Kayserispor diri ve sert başladı. Sertliğin futbol dışı olan bölümünde gezinmeye başladıkları andaysa hakemden kart yerine bol bol uyarı aldılar. 

Welliton'un golünde, Fenerbahçe'nin adam paylaşamama hatası kadar Brezilyalının kafa vuruşunun akıllı olduğunu da kabul etmek gerek. 

Pirlo biyografisinde Lyonlu Juninho'nun frikiklerini çok beğendiğini, kasetlerini alıp izlediğini ve onun gibi vurmak için sürekli çalıştığını anlatır. Kjaer de topun başına sanki Van Hooijdonk frikiklerini çalışmış bir edayla geçti. Çalışmış mı bilinmez ama onun kadar güzel vurdu. 1-1 oldu.


Golden yedi dakika sonra Stoch topa vurmak isterken top ayağından açıldı ve net bir faul ile yerde kaldı. Oyun devam etti, Kjaer pozisyon almakta geç kaldı ve Welliton ile girdiği ikili mücadelede Brezilyalı oyuncu yere düştü. Hakem Serkan Çınar üç-dört saniye içinde, belki de yardımcısının kulağına fısıldaması sonucu Kjaer'i kırmızı kartla oyundan attı. 

Kırmızı kart doğru muydu ? Öncelikle 3-4 saniye içinde iki takdir(!) hakkını Fenerbahçe aleyhine kullandığı için çok cesur karşılanacağını, MHK ve medyadaki eski hakemlerden  "aferin Serkan böyle gördüğünü çal" övgüsünü alacağını belirtelim. Yıllar önce bir Fenerbahçe-Kayserispor maçında takdir hakkını Fenerbahçe için kullanan Hakan Sivriservi'nin başına gelenleri eminim Serkan Çınar hatırlıyordur.

Tribünden de, TV'den izlediğimde kartın haksız olduğunu düşündüm. Ancak tribünden izlediğimde Wellinton kendini attı demiştim. Televizyondan izleyince bir temas da olduğunu gördüm. Yine de karar ağırdı.

10 kişi kalan Fenerbahçe Ozan ile golü bulup 2-1 yaptı. Gol attığı için değil , dünkü sorumluluk alan haliyle Ozan Fenerbahçe kariyerinin en iyi maçını oynadı. 

O dakikaya kadar 3 al 1 öde kampanyasında sarı kartı 1 taneyle atlatan Kayserisporlu Deniz'in güzel ortasında kale sahası içinden Wellinton bomboş vurdu ve 2-2 yaptı. Bu kadar yakın mesafeden vurulan kafa için kaleciye suç bulunmaz ama ülkenin 1 numaralı kalecisi olan Volkan formda günlerinde bu topa çıkardı veya yere vursa da çıkarırdı diyenler de haklıdır.

Eksik Fenerbahçe ikinci yarıda golü bulmak için elinden geleni gayreti gösterdi. Misal Stoch'un vuruşunda örümcek ağlarını kurtaran kaleci Ahamada'nın nefis kurtarışı oldu. 

Maçın son dakikasında Kayserispor verkaçlar ile güzel bir atak geliştirdi. Ufuk'u kovalaması gereken Ozan ve Van der Wiel pilleri bitmiş bir görüntüyle göz ucuyla takiple yetindiler ve  ligde ikinci maçına çıkan Ufuk kariyerinin ilk süper lig golünü attı ve skoru 2-3'e getirdi.

Tribünler boşalırken, Van Persie gibi bir adamdan geleni kabul etmemek olmaz diyen Alper skoru 3-3 yaptı. Erken çıkmamak, pes etmemek gerek... Son atak gol olsa belki de sıradan maç "tarihi" olabilirdi, olmadı.

**

Fenerbahçe'nin sahasındaki son 3-3'lük maç Beşiktaş maçıydı, Fenerbahçe yine 10 kişi oynamıştı ancak dün geceden farkı sahayı alkışlarla terk etmişti. Fenerbahçe'de o heyecan ve çok daha önemlisi tahammül yok. 

Tüm sorunlardan bağımsız, Fenerbahçe son 15 yılda kötü oynadığı veya kaybettiği dönemlerde dahi fiziken sahada kaybolmadı. Bu sezon başlangıcında böyle bir sinyal veriyor. Dirk Advocaat'ın çözmesi gereken ilk sorun bu olacak. Hala dünyanın en büyük faal golcüleri arasında sayılan Van Persie'den faydalanmak da ikinci sırada. Bunları çözebilirse sıradaki sorunların bir kısmı sorun olmaktan çıkabilir. 

**

Fenerbahçe sahasındaki ilk maçta puan kaybettiği gece Vedat Türkali vefat etmiş. Siyasi görüşlerine katılmam ama Mavi Karanlık okuduğum en iyi yerli romanlardandır. Fenerbahçe ile alakası yok, kafa dağıtmak için...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder