8 Şubat 2015 Pazar

Mükemmel maç nasıl olur ?

Simon Kuper'in Futbol Adamları kitabında "Cannavaro, mükemmel maçın 0-0 maç olduğuna, çünkü hiç hata yapılmadığına inanan İtalyan ekolündendir" der. Cannavaro dün geceki Fenerbahçe- Trabzonspor maçını seyretseydi "Bir Napolili olarak sözümün arkasındayım ama bu maç hariç. Bir takım elinden gelen her futbol hamlesini kullanıp gol bulamazken diğeri gol atmak için en ufak bir iştah duymadı ama çok şanslıydı" diyecektir.

En cahil adamın 4-5 kontörle bile gündem yaratabildiği Türk futbolunda değişmeyen bir gerçek var. Hayallerde meydan okunan rakip takım değişmiyor. Onunla oynanacak maç tüm sezonun telafisi, affı hatta tarihi başarısı olabiliyor. Cehalet ne kadar derin olursa olsun köpek yalnızlığı(*) içindeki bu takımın 1000 defa mağlup edilse bile 1001. defa tekrar ayağa kalkacağını bilmeyen de yok. Sıradan maç skorlarına evrim geçirterek zafer hanesine yazan, 0-0'ları hedefe varmak olarak kabul edenler açısından bakacak olursak da Cannavaro haklı, mükemmel maçtı !

İsmail Kartal elindeki tüm imkanları kullanarak 28 şut çeken bir takım çıkarmasının yanı sıra eski ustası Ersun Yanal'ın savunma planlarını da alt üst etti. Golün çıkmaması iki puan kaybıysa  %62'lik topa sahip olma oranıyla oynayan ve pozisyon vermeyen bir takım da ilerisi için İsmail Hocanın ve dolayısıyla  Fenerbahçe'nin kazancıdır.

Maçın özeti bir fotoğraf. Çeken:  @scwalye 

Sahi niye Fenerbahçe gol atamadı ? 

Diego'nun herkesçe kabul gören iyi niyetini değersiz kılmadan bir tarafa bırakırsak, ceza alanına yaklaştığında bıyıkları kesilmiş kedi gibi ne yapacağını bilemeyip önündeki en risksiz seçeneği değerlendirmesi önemli sıkıntıdır. Büyük takımlarda 10 numarayı giyen futbolcunun o bölgeye gelmişken kaleye topu göndermesi birinci şarttır. Oraya gelmişken dilediğince bencil, dilediğince yaratıcı olabilir. Topu kaptırmak, şutu Okul Açık'ın boş koltuklarından birine göndermek veya 3 defa adının anons edilip seyircinin eksik ad veya soyadı tamamlaması gibi 3 alternatifi vardır. Nadiren de o topu çar çur etmeyeceğini bildiği bir takım arkadaşına gol pası niyetiyle atmalı ve pas sahibin boynuna sarılmasını beklemelidir. Ceza sahası önünde ayağındaki topu sağ veya sol beklere orta yapması için vermek asla alternatifler arasında olamaz. Olursa o oyuncu 10 numara olamaz. Bu paragraf biterken, Diego'ya yapılan penaltıyı görmemek de olamaz. 

Emenike'nin savrukluğunun yanında topu kaleye 2 veya 20 metre fark etmeksizin 140km hızla gönderme çabası, Sow'un doğru yerde bulunma konusunda gösterdiği beceresinin son vuruşlarda beceriksizlikle silinmesi ve her seferinde işler yolunda gitmeyince son çare olarak başvurulan çilingir Webo müracaatında geç kalınması da gol eksikliğinin nedenleri arasında sayılabilir. 

Düne has bir neden daha var: Hakan Arıkan. 2010-11'deki  Fenerbahçe- Beşiktaş maçında sakatlanan Cenk'in yerine girdiği maçta ve 2012-13'de Antalyaspor'un Fenerbahçe'nin serisini bozduğu maçta çok iyi bir performans gösteren Hakan Arıkan dün geceki maçta da hatasız oynayıp Kadıköy üçlemesini yaparken Fenerbahçe'nin hak edilmiş golünün önünde durmuş ve futbol adına alkışı hak etmiştir. Bilgi olarak, vakit geçirme çabaları için asla kaleciye kızılmaz... 

Görevini yapmayan, yürekten oynamayan tek futbolcunun olmadığı Fenerbahçe'nin maçtan sonra alkışlanması doğduğu topraklara geri dönen Fenerbahçe taraftarının yeni dönemdeki ilk icraatı olarak görülebilir, fark yaratabilen bu kitle ama cümlelerini dilediğince kursa da oraya mutlaka gelmelidir. 

Fabio Cannavaro'nun 0-0'lık maç mükemmel olur görüşüne katılmasak da ( bu arada mükemmel maç kazanılan maçtır) Fenerbahçe'nin elinden geleni yaptığını, hedefinden sapmadığını söyleyebiliriz. Görülen lüzum üzerine de Fenerbahçe-Trabzonspor maçlarının derbi sınıfına girmesinin mantıklı hiç bir izahı olmadığını yazarak bitirebiliriz.  


(*) Bu isimdeki şiirin sahibi Ümit Yaşar Oğuzcan 'ın Fenerbahçeli olduğunu da hatırlatalım. Meraklısına bu isimli eski bir Fenerbahçe yazısı da şurada

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder