1 Şubat 2015 Pazar

Bir çok güzeller sevdim, birini biraz fazla

Fenerbahçe en son 2010-11 sezonunda kazandığı Karabük’e müthiş bir galibiyet ve gol yememe serisiyle geldi. Tecrübeli futbolseverler (takıntılı da diyebiliriz ama futbol içi takıntılar tecrübeyle oluşur) galibiyet serilerini elbette severler ancak gol yememe konusunun takım üzerinde olumsuz bir baskı (ve de uğursuzluk) kurduğunu düşünerek “yenelim ama gol yiyelim” derler. Hele konu 2009-10 sezonunun son 10 haftasında yediği tek gol ile şampiyonluğu  kaybeden Fenerbahçe ise !

Mazhar Fuat Özkan’ın "Mecburen" şarkısında “şaşırınca bunalınca, mecburiyetten” der. Selçuk Şahin'in de orta sahada adam eksildiğinde, takım öne geçip skoru korurken bunalınca mecburiyetten çubukluyu giydiğini düşünen çoktur. Tecrübeli futbolcunun, futbol bilgisi, saha görüşü, top kontrolü gibi konularda ciddi eksiklerine rağmen kulüp tarihinde en fazla sezon forma giyen oyunculardan birisi olmasını ve bir çok kıymetli hocanın ilk tercihi olmasa da “satılsın” dememesini açıklamak istersek  profesyonellik kavramını da gönül rahatlığıyla kullanmamız gerekmez mi ? Selçuk attığı gol ile takımını öne geçirirken kendine de "abi kaç zamandır bunu arıyordum" dermişcesine nefis bir doğum günü hediyesini de vermiş oldu. 

Fenerbahçe ilk yarıda sahaya yayılma konusunda hiç hata yapmayınca Karabükspor’un çaresiz atak girişimleri Egemen-Alves beton duvarına çarpan yerli malı pinpong topları gibi kaldı.

Emenike uzun bir aradan sonra zihnen sahada olmaya karar vermişse İsmail Hoca’ya sabır ve çabaları için teşekkür etmek gerekir. Diego sorunsalı SGK açığı gibi çözümü çok güç bir konu. İyi niyetiyle mücadele etmesine rağmen adam geçme, sprint, ikili mücadele konusunda henüz veya hala ortada yok. Selçuk’a gol pası verdi dersek Caner’in ikinci yarıda Emenike’ye verdiğine ne diyeceğiz ?

Bir de Cüneyt Çakır gibi elit,premium ve gold bir hakemin Karabükspor kalecisinin bu formayla sahaya çıkarmasına ne diyeceğiz ?

Kural gereği kaleciler sahadaki oyuncu ve hakem ile aynı veya benzer renkte forma giyemezler.

Aynı hakemin ilk yarının sonlarında Emenike-Mabiala mücadelesinde verdiği sarı kart ile daha önce benzer bir pozisyonda Beşiktaşlı Veli’ye verdiği kırmızı kart arasında ne fark var diye soran olursa ona ne diyeceğiz ? Her ikisi de sarıdır o ayrı.

Fenerbahçe ikinci yarıda sakin ve huzurlu futbolunu sürdürürken gerçek bir "fastbreak" golü attı. Volkan eliyle Caner’i gördü, Caner sol ayağıyla Emenike’yi. Emenike de Ömer Onan misali fastbreak de rakibin önüne geçip bir de ayağını kullanınca skor 0-2 oldu. Emenike'nin parende sayısının azlığı Karabük seyircisine saygısındandı. 

Bu maç böyle bitecek galiba derken Mehmet Topuz bir futbolcunun oyunun akışını nasıl değiştirebileceğini kanıtlamak istedi. Gökhan’ın sakatlanması ve Mehmet Topuz'un oyuna girişi, ardından Kuyt-Sow değişikliğiyle Fenerbahçe’nin sağ kanadını rakibi için sahilyolu havasına bürüdü. Karabükspor’un da aklına bir anda "neden olmasın" fikri ve akabinde gol geldi. Mehmet Topuz’un kaçırdığı Abdou Razack Traore (Traore adı Fildişi ve Mali'de Mehmet gibi bir isim olduğundan ve " Traore bu hafta gol atmış" dendiğinde Malili ve Fildişili okurlarımız hangisiydi demesinler diye tam isim yazmakta fayda var skoru 1-2 yaptı. 

Sağ taraftaki hatalardan konu açılmışken yol yorgunu Moussa Sow'un penaltı assistini Cüneyt Çakır'ın değerlendirmediğini de not düşmek gerek. Kuyt'un önemi oyunda olmadığı anlarda, bilhassa da oyunun son dakikalarında güçler tükenmişken daha iyi ortaya çıkıyor.

Webo’nun kaçırdığı gol için “oradan gol kaçmaz. Misal Webo gibi bir adama gelse oradan hayatta kaçırmaz” deriz ve bu cümle bu maç için sonsuz bir döngüye girebilir... Böyle kaçan gollerden sonra gol yemek adettendir, dramatik futbol senaryosu bunu gerektirir. O kaçan pozisyon maçın kırılma anı olur, atamayana atarlar olur, Kanarya fırsatı tepti başlığıysa nefis olur. Volkan Demirel son andaki pozisyonda hem Fenerbahçe'nin hem de ülkenin 1 numarası olduğunu bir kez daha kanıtlayarak senaryoyu bozdu. 


Fenerbahçe hem kazandı hem de gol yiyerek o baskıyı( tamam uğursuzluğu da diyebiliriz )attı !

Hakemi çok konuştuk belki ama maçın sonuna 4 dakika ilave etmesini, 12 Mayıs 2012'de oyuncu değişiklikleri hariç 11 dakika duran maçın sonuna 5 dakika ilave ettiği unutmayarak #manidar olarak değerlendirip bir daha konuşmak gerek. O 5 dakika hakemliği bıraktığı zaman dahi Çakır'ın peşini bırakmayacak...


İsmail Hoca maç sonu röportajında belki gelen galibiyet serisinin belki de aldığı profesyonel yardımın neticesiyle çok daha dik ve rahat konuşuyor ancak bu maçta oyuncu değişikliklerinde hata yaptığını da belirtmek gerek.

Haftaya İsmail Kartal eski ustasının karşısına çıkacak. İlginç bir maç olacak.

Mazhar Fuat Özkan'ın şarkısından bahsetmiştik. Şarkının popüler olduğu yıllarda " bir çok güzeller sevdim, birini biraz fazla, gönül eşit sevmiyor, mecburiyetten " bölümünü sevdiğiniz kişinin yüzüne söyleme mutluluğunu elde ettiyseniz veya sizin yüzünüze söylendiyse ne mutlu. 

Sevmek sevilmek güzel şey. Fenerbahçeliler de gelecek hafta sevdiğinin yanında olurlarsa ilginç maç mutlu biter !

1 yorum: