22 Eylül 2014 Pazartesi

Katmer

Futbolda en keyifli anlardan bir tanesi çekiştiğin rakibinin maçını, futbol kalitesine hiç takılmadan, sadece puan kaybetmesini bekleyerek seyretmektir. Kendi takımının maçını seyretmekten daha az yorucudur. Zira tutkulu taraftarlar kendi takımlarını evlatları gibi görürler ve muhtemelen hayatta karşılaşmadıkları  11 futbolcunun kaybetmesini kendi kişisel kayıpları olarak görürler.

Bir çok futbolsever kendi maçlarını rakipten bir gün önce oynamayı avantaj olarak görür. “Biz kazandık,gerisini onlar düşünsün” fikri hakikaten de hoştur, rakibi strese sokar. Daha az sayıda futbolsever ise rakiplerinin önce oynamasını tercih eder.Onların varsayımı da şudur. Rakip kaybetsin, biz kazanalım, sevincimiz katmerlensin.

Galatasaray’ın ligin yenisi Balıkesir’e kaybetmesi üzerine (Fenerbahçe ve Galatasaray’ın, ligin kaçıncı haftası olursa olsun birbirini takip etmesi rekabete saygı olarak önemlidir) Fenerbahçe “biz kazanalım sevincimiz katmerlensin”  diye Pazar gününe uyandı.

Pasolig ve ötesi sorunlardan ötürü Fenerbahçe tribünleri, kupadaki son grup maçında formalite gereği Erdek Belediyespor ile oynuyormuş gibi sessiz ve coşkusuz olarak takımı karşıladı. Fenerbahçe takımıysa 4 yıldır olduğu gibi yine topla oynama oranında “kedi-fare” katsayılarıyla üstün maça başladı. Tam bu noktada “topa sahip olma” konusunda Fenerbahçe’nin bu kanıksanan üstünlüğünü yıllar içinde alışkanlığına çevirmesinin takdirini de not edelim. İlk yarıda bu üstünlük bir türlü pozisyona ve gollere dönüşemedi. İlk 45 dakika boyunca Caner orta yapma kapasitesinin üstünde bir performans gösterse de, Mehmet Topal ve Emre her topu kullanmak için iştahla top istese de  takımın geri kalanı tezkeresine 20 gün kalmış asker gibi davranınca hücum aksiyonları etkisiz kaldı.

Gaziantep kafilesi ise kalecisinden forvetine maça iddiada 0-0 oynamış, başka bir skoru kabul etmez görüntüdeydi.

İkinci yarıda Emenike-Emre atışması tribünleri ve takımı bir an için ateşlese de sonuca olumlu yansımadı. Emenike kaptanına tepki gösterirken hatalı,onu tribünde ıslıklayan kıt zekalılar daha da hatalı, “efendim tribünler her zaman haklıdır,futbolcu kulağını tıkayacak” diyenler çok hatalı, İsmail Kartal her ne gerekçe ile olursa olsun Emenike’yi oyundan almak da çok haklıydı.

Gaziantep kafilesinden birkaç isim 0-0’ı bozmak için çaba gösterdilerse de başaramadılar. Çizgi hakemi penaltıyı vermese iddiayı tutturacaklardı. 

Evet,Penaltı kararı Saracoğlu şartlarında hafifti, hele hele aynı rakiple 2010-11’deki maçı hatırlarsak ! Pardon o maç kirli sezonun tek temiz maçıydı ! Lakin hafızları hala berrak olanlar 2000-01’deki bir kupa maçının 90.dakikasında Abdullah’ın Ümit Davala’ya müdahalesini hatırlarlar mı ? Her anlamda zorlamayalım !

Emre’nin golü kadar değerli olansa son dakikalarda defansta yaptığı kademeydi. Türkiye liglerinin gelmiş geçmiş en sinirli ve saha içinde en antipatik oyuncularından biri olan Emre’nin futbolu en iyi bilen ve en profesyonel oyunculardan biri olması tuhaf ve karmaşık bir tesadüf !

Çok yetenekli çocuk ama dersi dinlemiyor !
Diego’nun iyi niyetinin ve futbol bilgisinin sahada HD olarak göründüğünü ama uyum sorunun da eski tip anteni Kınalada’ya çevrili siyah beyaz televizyondan bile seçilecek durumda olduğunu ama maç oynadıkça düzeleceği yönünde çok fazla ipucu verdiğini de belirtmekte fayda var.

İlk 3 haftada 7 puan güzel, Fenerbahçe’nin dünkü durgun maçta kaleye 20 şut göndermesi de gelecek adına güzel olanlardan.

Fenerbahçe’yi bekleyen sorunlar çok, çözümleri tek başına elinde değil ama futbol takımı geçen yıl olduğu gibi zemin ne olursa olsun sadece saha içine  odaklanırsa geçen yılki başarı katmerlenir ! 

Önemli bir güzellik !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder